Eşini kaybettikten sonra oğlu Can ile birlikte kendilerine hayatın tüm zorluklarına karşı dayanabilecekleri bir dünya kuran Altan(Ufuk Bayraktar), en trajik durumda bile etrafındakileri güldürmeyi başarır. Oğlu ile birlikte İstanbul’un zengin semtlerine komşu olan bir gecekondu mahallesinde yaşayan Altan(Ufuk Bayraktar), belediyede çöpçü olarak çalışarak geçimini sağlar. Bütün dünyası çizgi romanlar üzerine kurulu olan Can’a bir gün dördünce evre kalp yetmezliği teşhisi konmasıyla Altan’ın dünyası başına yıkılır. Can’ın hayatta kalmasının tek yolu kalp naklidir ve küçük bir çocuk için donör bulmak bir hayli zordur. Bu süreçte Altan, oğlunun moralini yüksek tutmanın yolunu çizgi romanlarda bulur.
İnsanlardan ve yollardan uzak bir kasabada tek başına yaşayan Salim’in hayatı, muhtarın elinde bir mektup ve sürprizle gelmesiyle bambaşka bir hal alır. Salim’in yıllar önce yalnızlığından yakındığı bir mektup yazması üzerine muhtar, onu hayat arkadaşı olsun diye kimsesiz bir kız olan Salime ile baş göz etmeye karar verir. Onlar kendi aralarında düğün yapıp hayatlarına mutlu bir şekilde devam etmeyi düşünürlerken muhtar bir kaza sonucu hayatını kaybeder. Defin işlemleri için Salim ve Salime yola çıkarken onların bilmediği, intikam peşinde olan damatların Salime’nin izinde olduğudur. Aynı zamanda Salime ile dolandırıcılık yapan Vahit de onu aramaktadır. Kasabaya geldiklerinde gördükleri ilanlarda arandıklarını öğrenen Salim ile Salime, kasabada bir gece konakladıktan sonra şehirler arası yola çıkıp, peşlerine düşenlerden kaçmaya çalışır.
Kırklı yaşlarında dört arkadaş etnik sorun nedeni ile bölünmüş olan Kıbrıs adasının acılı geçmişinin etkisindedirler…Temel (Taner Birsel) bir ergen iken öç alma amacıyla kalkıştığı kötülükleri dile getirmek istemektedir. Kurumuş bir tuz gölünün kenarındaki çamura gömdüğü cesetler hakkında konuşmak istemekte ama hissettiği korku onu tuz gölüne gitmekten bile alıkoymaktadır. Halil (Bülent Emin Yarar) ise geçmişi saklamayı tercih etttiği için Temel’in acısına kayıtsızdır. Ali, Temel’in Kıbrıs’ın Türk ve Rum halkları arasındaki gerginliği yumuşatma amaçlı Birleşmiş Milletler destekli projelerine destek vermektedir. Kendisinin gerçek hayattaki boyutları ile aynı olan plastik bir kalıbının alınmasına ve adanın güneyindeki Rum kesiminde bulunan, yıllar önce göç ettiği kendi evine yerleştirilmesine izin vermiştir. Ali gizemli bir hastalık nedeni ile sesini kaybetmiş bulunmaktadır. Ayşe (Yelda Reynaud), başarısız bir sürü denemeye rağmen tıp biliminin kardeşi Ali’ye yardımcı olabileceği umudunu taşımaktadır. Fakat Ali insanı bazen tıp biliminin yanısıra başka birşeylerin daha sağaltabileceği düşüncesindedir. Bu nedenle şifalı olduğunu işittiği tuz gölünün çamurundan medet ummaya başlar. Jinekolog Ayşe ise mesleğinin sihirli gücünü uygulayarak kimi hastalarına kaybettikleri yakınlarını yapay döllenme yoluyla yeniden bulmanın duygusunu sağlamaktadır. Ali şifalı çamurda antik çağ bereket Tanrıçası heykeli bulunca, Halil para kazanmaları için ellerine bir fırsat geçtiğini düşünür. Ancak onun hızlı ve kolay para kazanma hayali herkesi tehlikeye sokar…
Bir aşk hikayesinin doğuşunun aktarıldığı filmde, beklenmedik bir anda geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalan ve bu süreçte hemcinsi için mücadele eden güçlü bir kadının hikayesi anlatılıyor. Ayça Ayşin Turan, sürekli anlatılan beyaz atlı prens hikayelerinden bıkıp, kendi hayatına yön vermeye çalışan İdil’i canlandırırken, Serhat Teoman ise yaşadığı kaybın ardından kendi kabuğuna çekilen Ömer’e hayat veriyor.
On yedinci yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da yaşayan minyatür ustası Eflatun,ustalarının kendisine öğrettiklerine karşı gelir; ölen eşi ve oğlunun Batılı tarzda portrelerini çizer. Çelişkili duygular içerisindeki Eflatun, bir gün zorla Osmanlı vezirinin konağına götürülür. Vezir, Eflatun’dan, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanan Danyal adlı sözde bir şehzadenin, idamından önce, Batılı tarzda portresini yapmasını ister.
Çırağı rehin alınan Eflatun, bu emir karşısında vezirin bir grup silahlı adamıyla birlikte Anadolu bozkırlarına doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Yolda rastladığı köle kızı Leyla’yı acıyarak yanına alır. Eflatun, taht kavgasının ortasında, bir yandan var olma mücadelesi verirken, diğer yandan da bu güzel Çerkez kızı ile gizliden gizliye bir aşk yaşamaya başlar. Verdikleri kayıplara rağmen Şehzade Danyal’ın hapsedildiği kaleye varırlar. Ancak grubu büyük bir sürpriz beklemektedir. Kavganın ve aşkın imparatorluğunda hayatta kalma savaşı veren Eflatun ve Leyla, hayalle gerçeğin harmanlandığı bu büyülü masalda, kendi cennetlerini yaratırlar.
Mükemmel Aile, kızlarının doğumuna yetişmeye çalışan bir ailenin yaşadıklarını konu ediyor. Her biri kendi dünyasında yaşayan aile üyelerini hayatının hiçbir anında yanında bulamayan Zeynep, ailesine sitem dolu bir mesaj gönderir. Zeynep’in gönderdiği videoda hamile olduğunu öğrenen aile üyeleri, bunca zaman yalnız bıraksalar da doğumda onun yanında olmak isterler. Doğuma yetişebilmek için İstanbul’dan Antalya’ya doğru yola koyulan aile, yolculuk sırasında kendilerini beklenmedik durumların içinde bulur. Geçmişte birbirlerini anlayamadıklarını fark eden aile üyeleri, bu süreçte kendi dünyalarındaki mutsuzluktan çıkıp, tek bir dünyada birbirlerine sarılarak Mükemmel Aile olmayı başarır.
Maske, yaşadığı travmaların ardından yaşamına devam edebilmek için çeşitli kandırma yöntemleri bulan Barış’ın hikayesini konu ediyor. Barış, başından bela eksik olmayan, birçok meslekle ilgilenmeye çalışan genç bir adamdır. Hayatı boyunca birçok trajikomik olay yaşayan Barış’ın bu durumunun nedeni, geçmişinde yaşadığı ağır travmaların yansıması olarak görülür. Ancak yaşanılanların nedeninin altında düşünülenden daha büyük gizemler vardır.
Nokta bir zamanlar işlediği bir suç yüzünden azap çeken ve çektiği azaptan kurtulmaya çalışan bir adamın hikayesi. Ahmet yakın bir arkadaşının ön ayak olması ile tarihi değeri yüksek bir Kuran hırsızlığına istemeden bulaşır. Ancak kalkıştığı iş onu hiç istemediği bir noktaya sürükler.
Filmin bir suç ve ceza ekseni üzerinde ilerleyen hikaye çizgisi Türkiye’nin geleneksel sanat formlarından birini, Osmanlı hat sanatını, da organik biçimde filme dahil ediyor. Osmanlı hat sanatının filmin biçim ve içeriğine olan etkisini gözlemleyebileceğimiz en önemli hususlardan biri ise filmin tek ve kesintisiz bir plandan oluşmuş biçiminden kaynaklanıyor. Nokta içeriğinde suç ve ceza, görev ve sorumluluk, kötülük sorunu, gelenekten yararlanma konularının üzerinde tartışma açarken seyir zevki vermeyi de ihmal etmiyor.
Filmin Oyuncuları
Mehmet Ali Nuroğlu
Serhat Kılıç
Settar Tanrıöğen
Nokta, 2008 yapımı olan ve yönetmenliğini Derviş Zaim’in üstlendiği filmdir. Bir zamanlar işlediği bir suç yüzünden azap çeken ve çektiği azaptan kurtulmaya çalışan bir adamın hikâyesini konu alıyor.
Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Türk Yönetmeni Ödülü, Derviş Zaim
Altın Portakal Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü, Derviş Zaim
Altın Portakal Film Festivali En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, Ercan Yılmaz
Filmin hikayesi, 1963 yılında Kıbrıs’ın ücra bir köyünde yaşayan Rum ve Türk, iki ailenin yaşadığı olayların üzerine kurulmuştur. Karagözcü Salih ve kızı Ruhsar, Rum polislerinin saldırısı sonucunda göç-men düşmüş ve akrabaları Veli’nin köyüne sığınmışlardır. Karagözcü Salih bu köyden şehre gitmek isterken yolda kaybolur. Kızı, amcası Veli ile yaşamak zorunda kalmıştır. Köydeki Türklerin lideri konumunda bulunan Veli, azınlık olarak yaşadıkları köyde bir çatışmanın çıkması durumunda sayı ve güç üstünlüğüne sahip olan Rumlar tarafından ezileceklerinin bilincindedir. Dolayısıyla Rum komşusu Anna’ya ve öteki Rumlara, şiddet olaylarına karışmak istemediklerini belirtir. Bu girişimi dolayısıyla Rum komşuları ile aralarında, köyde birbirlerine saldırmayacaklarına dair bir tür “centilmenlik” anlaşması dahi yapılır. Ancak Veli köydeki gençlerle beraber tesadüfen Rum komşuları Anna’nın oğlu Hristo’nun köyde silah depoladığını fark eder. Bunun üzerine; gençler Veli’den habersiz biçimde muhtemel bir Rum saldırısına karşı silah arayışı ve temkinli bir hazırlık içine girerler. Ancak Türklerin silah arayışı ve atış talimleri Rumlar tarafından fark edilir. Bu farkındalık iki taraf arasındaki güvensizlik ve paranoya duygusunu daha da artırır.
Burdura bağlı Hasanpaşa köyünde; her yıl bir çoban yarışması düzenleme geleneği vardır. Bu geleneğe göre çobanlar sürüleriyle beraber teker teker küçük bir su birikintisine girmekte ve suyu peşlerindeki koyunlarıyla birlikte kesintisiz ve hızlı biçimde geçmektedirler. Suyu sürüsüyle beraber tereddütsüz, hızlı ve seri geçen çoban yarışmada birinciliği kazanmaktadır. Takmaz lakaplı yaşlı çoban son sekiz yılın duayen şampiyonudur.
Takmaz ve köydeki genç çobanlar çoban yarışmasında koyunların postunu boyamak için kırmızı renkli bir kayadan aldıkları parçaları elemekte, toz boya elde etmektedirler. Ancak gelecek yıllarda kırmızı renkli kayalardan bulmak zorlaşacağa benzemektedir. Çünkü büyük bir bir maden şirketi köy etrafındaki kırmızı kayaların olduğu yerde dev bir mermer ocağı açmıştır. Ali adlı genç çoban şehirdeki bir nalburdan kırmızı toz boya alır. Köylü o yılki yarışmada koyunlarını Ali’nin şehirden getirdiği hazır boya ile boyar. Ancak Ali yarışta yine dereceye girememiştir. Çobanlıktan bezen Ali yakınlardaki mermer ocağında şoför olarak iş bulur. Ali mermer ocağındaki patronu ile bir geyik avına çıkar. Patronu avda vurduğu geyiğin boynuzlarını alır. Ali hayvanın boynuzlarının alınmasından rahatsız olur. Dolayısıyla hayvanın yeniden bir bütün olarak dünyaya gelmesi için tahtadan boynuzlar yaptırır. Tahtadan yaptırdığı geyik boynuzlarını, geyiğin ölüsünün olduğu yere bırakır. Geri dönerken yolda tesadüfen kırmızı renkli bir kaya parçası bulur. Bulduğu kaya parçası bundan sonraki yarışlarda koyunlarını boyamalarını sağlayacak kırmızı boyayı onlara sağlayacaktır.