Tag: Drama

  • Eğer İşiniz Sizi İntihar Etmeye Yöneltiyorsa,

    Sabah 8.

    İşe zamanında gidebilmek (ve belki de sadece beş dakika geç kalabilmek) için kurduğunuz telefonunuzdaki sinir bozucu alarmla uyandınız. Aslında kurduğunuz üçüncü alarm bu çünkü her yeni günde gelen ruh ezici depresyon ağırlığı uyanmayı bir mücadele haline getiriyor. Ne kadar isteseniz de artık yatakta kalamıyorsunuz, bu yüzden yorganın altından çıkıp derin bir nefes alıyorsunuz.

    Kahvaltı yapmıyorsunuz. Yolda bir kahve alıyorsunuz veya Keurig’inizi açıyorsunuz, tüm bunlar olurken aynı düşünce kafanızda dans ediyor.

    “İşimden nefret ediyorum.”

    Evet, birçok insan işinden nefret ediyor. Bu yüzden buna “iş” diyorlar ama sizin için farklı. Gerçekten katılmanız gerekmeyen toplantılarda veya bir e-posta olabilecek bir yerde sinirlenmek değil. “Pazar korkuları” her gece işe gitmeden önce, araba kullanırken veya bilgisayarınızı açarken ve e-postalarınıza bakmaya başladığınızda gerçekleşir. Elbette, birçok insan işinden gerçekten hoşlanmaz, peki ya siz?

    Bu iş, artık var olmasanız hayatın çok daha basit olacağını hatırlatır.

    Sahip olduğunuz her güvensizliği ikiye katlarken, kendinize ayırabileceğiniz tüm zamanı elinizden alır — eğer bir patronunuz veya iş arkadaşınız sizinle iş saatleri dışında konuşmuyorsa, o zaman bunu aklınızdan çıkaramadığınız ve işinizi düşünerek geçirdiğiniz zamanın faturasını şirketinize kesemediğiniz için.

    Size bir “iş ailesi” resmi satıldı, ancak tıpkı gerçek bir aile gibi, kendinizi yersiz hissediyorsunuz. Küçük etkileşimler sayesinde ne kadar yetersiz olduğunuzu ve nihayetinde büyük resimde ne kadar önemsiz olduğunuzu hatırlarsınız.

    Tıpkı sadece hayatta kalmak için savaştığınız gibi, insanların gözünde önemli olmadığınızı açıkça belli ederken, onlara önemli olduğunuzu kanıtlamak için de savaşıyorsunuz. Bir kimlikteki bir sayıdan veya yüzden başka bir şey değilsiniz. Kendinizi küçük, sessiz ve hayatlarını, fare yarışını seven veya geriye doğru eğilip kıç yalamaya istekli, sizin yapmamanız gerektiğini düşündüğünüz kısımlarını feda eden bir insan denizi arasında kaybolmuş hissediyorsunuz.

    Çalışma haftanızın kırk saati, şirketin sizi kim olduğunuzu bile bilmediği bir LLC veya S-Corp’a ayrılıyor ve bu saatlerin her biri, kendi adlarına olan bir markayı veya şirketi sürdürmeye adanmışken, kimse sizin adınızı hatırlamaya zahmet etmiyor.

    Zaten intihar eğilimiyle mücadele ediyorsanız, bu duyguların hiçbiri yardımcı olmuyor. Aslında, her şeyi daha da kötüleştiriyorlar.

    İntihar eden bir kişinin ihtiyaç duyduğu son şey, ya hatırlatılması ya da önemli olmadıklarını hissetmeleridir – çok ve kolayca değiştirilebilir oldukları. İş yerindeki bu hisler, iş yerinin dışında sahip oldukları hislere kolayca dönüşür. Sonra, en az beklediğiniz anda kafanızın arkasındaki ses tekrar yükselir.

    “Ya her şeyi durdurursam?”

    Eğer böyle hissediyorsanız, size bir haberim var:

    Siz işiniz değilsiniz ve işiniz sizi siz yapmaz.

    Değerinizi bir işe alım yöneticisinin veya yöneticinin sizi görme biçimine göre değerlendirmek, özellikle de yalnızca üretime ve sermayeye değer veren kapitalist bir toplumda yaşadığımızda, değerinizin haksız bir ölçüsüdür. Ne kadar çok sevdiğinizi ve kalbinizin ne kadar büyük olduğunu takdir etmezler. İnsan hayatını bu kadar büyülü ve anlamlı kılan küçük şeylere ve verdiğiniz tüm farklı katkılara bakmazlar – ve bu yüzden bakmalısınız.

    İşinizin hayatınız olduğu ve hayatınızın da kariyeriniz olduğu ve başka hiçbir şey olmadığı bir hayat yaşamak çok kolaydır. Zaten travma ve intihar düşünceleriyle mücadele ediyorsanız bu tehlikelidir.

    Bu yüzden, değerinize ve kıymetinize bakarken kendinize bir iyilik yapın ve işinizin, yöneticilerinizin ve idarecilerinizin reddettiği şekilde kendinize bakın. Hayatı yaşamaya değer kılan ve işinizde olmayabilecek ara noktayı bulun.

    İş bir iştir ve sizden daha fazla değiştirilebilir. Yapmanız gerekeni yapın, kendinizi savunun ve bu arada, onların sizi hissettirdiklerinden çok daha değerli olduğunuzu unutmayın.

    Bunu başarabilirsiniz. Size inanıyorum.

  • Hayalet Dayı

    Hayalet Dayı filmi iki gencin uzun arayışlar sonrasında tam olarak aradıkları evi bulmalarını konu edinmektedir. Oldukça uygun fiyata buldukları eve yerleşirler ve zaman içinde bu evde yalnız olmadıklarını fark ederek gülünç olaylarla karşılaşmaktadır. Ev içinde yalnızca ikisinin görmekte olduğu yaşlı bir ruh evin içinde dolanmaktadır. Arafta kalan bu hayalete yardım etmekte iki gence düşer. Kendi evlerinde gayet huzurlu ve sorunsuz şekilde yaşamak isteyen iki gencin giriştikleri bu iş onlara hem komik hem de hüzünlü anlar yaşatmaktadır. Hayalete yardım etmek için girişilen iş ve yapılacak olanlar filmin tam olarak içeriğini oluşturmaktadır. Hayalet Dayı filmi hem komedi hem de merak uyandıran yapısıyla seyircisi ile buluşmaktadır.

  • Vay Halime 

    Tefeciden aldığı yüklü miktar borç yüzünden, müzisyenlik figüranlık bulaşıkçılık garsonluk gibi gece gündüz uykusuzca türlü işlerde çalışan Murat, yine de borcunu zamanında ödeyemeyince doktor rolünde figüranlık yaptığı setten üzerindeki beyaz önlükle kaçmak zorunda kalır. Kaçarken saklandığı kamyonda uyuya kalan Murat sabah gözünü Muğla’nın bir köyünde açar. Bu köyde, muhtar başta olmak üzere köylüler de kendisini üzerindeki önlükle doktor sanınca Murat bir süreliğine peşindeki tefeciler yüzünden burada kalıp saklanmaya ve doktorculuk oynamaya karar verir. Ancak bu planı bir tek şey bozar. O da köylü güzeli Halime’dir. Murat köyde kariyerli bir işi, huzuru ve aşkı bulmuşken tefeciler onu rahat bırakmazken bir yandan aşk dolu bir yandan da komik ve macera dolu olaylar birbirini izler.

  • Aşkımızın Son Tekmesi

    Çetin’in en büyük aşkı, bundan haberi olmayan Esra’dır. Ona aşkını ilan etmek için bir gün Esra’ya yüzük alır. Fakat Esra, basketbolcu Kaan Makasel’le evleneceğini söyler. Çetin bunalıma girer ve Esra’yı yaptığı hatadan döndürmeye karar verir. Onu en yakın arkadaşı Tahsin durdurur ve durumu atlatsın diye kick boksa gitmeyi önerir. Hocaların hocası Saffet hoca, herkese yaptığı gibi Çetin’e de güzel bir hoş geldin dersi hazırlamıştır. Çetin sınıftakilerden biriyle dövüşerek sınıfa resmen katılmış olacaktır. Yeni olduğu için gözü korkan Çetin, Defne’yi seçer. Yazık ki, Defne, Saffet Hoca’nın kızıdır ve Türkiye şampiyonudur. Çetin Defne’den çok fena dayak yer. Kırıklar, çıkıklar, ezilmeler derken, Çetin hastanelik olur. Defne kendini affettirmek için Çetin’e bakmaya karar verir. Çetin kesinlikle istemese de yaraları o günden sonra iyileşmeye başlar… Ve eğlenceli ve romantik bir aşk da…

  • Benim Kocam Yapmaz

    Örnek gösterilen bir evliliği olan Selvi’nin, kocasının sadakatinden zerre şüphesi yoktur. Ta ki bir kaza yüzünden kocası Sami’nin hastaneye kaldırıldığını öğrenene kadar! Kocasının kaza sırasında yalnız olmadığını öğrenir. Yaşadıkları kötü tecrübeler yüzünden hiç bir erkeğe güvenmeyen Selvi’nin çatlak ailesi, gerçeği öğrenmek için Sami’nin peşine düşer ve başları belaya girer.

  • Tut Sözünü

    Zıt karakterlere sahip olan Yalçın ve Bahadır’ın başına gelenleri konu edinmektedir. Fakat iki dostun yolları Yalçın’ın ölümüyle ayrılır. Bahadır, Yalçın’ın deli dolu hallerini oldukça özler. Bir gün Bahadır’ın kapısı çalar ve karşısında Yalçın’ın hayaletini bulur. Üstelik yanında Bernardo ismindeki İtalyan trapezci de bulunur. Yalçın bir sözünü tutmadığı için öbür tarafa geçiş yapamamış ve bu nedenle arafta kalmıştır. Sözünü yerine getirmek için Bahadır’dan yardım ister. 3 gün içerisinde bu sözü yerine getirmelidir. Bahadır Yalçın’a yardım ederken başına olmadık işler açılmaktadır. Bir diğer yandan da, aşkını bir türlü anlatamadığı Demet’le yaşadıkları maceranın tuzu biberi olur.

  • Demir Kadın: Neslican

    Hayatının en karanlık anlarında bile umudunu kaybetmeyen genç bir kadının ilham verici hikayesini izleyiciyle buluşturan bu film, Neslican Tay’ın kanserle mücadelesini konu edinmektedir. Kendisine konan kanser teşhisiyle başlayan zorlu yolculuk, Neslican’ın hem fiziksel hem de duygusal savaşını gözler önüne sermektedir. Tedavi sürecinde yaşadıkları, çevresine verdiği umut ve yaşama sımsıkı sarılma kararlılığı, onu bir simge haline getirmiştir. Film, Neslican’ın ilham verici direnişini ve her şeye rağmen hayata olan inancını etkileyici bir şekilde anlatmaktadır.

  • Aybüke: Ben Ögretmen Oldum

    Aybüke Yalçın’ın hüzün ve umut dolu hikayesi, 9 Haziran 2017 tarihinde Batman’ın Kozluk ilçesinde pkk’lı teröristlerin hain saldırısı sonucunda şehit edilen genç öğretmenin yaşamını anlatmaktadır. Aybüke, çocukluğundan itibaren öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşarak bunu her zaman büyük bir mutlulukla söyleyen bir genç kız olarak hayatını sürdürmüştür. Sınavlarını başarıyla geçen Aybüke için geriye sadece artık atanmayı beklemek kalmıştır. Kısa süre sonra ise sonun beklediği güzel haberi alan Aybüke, Batman’ın Kozluk ilçesindeki bir köy okulunda öğretmen olarak atanmıştır. Öğrencinlerinin, arkadaşlarının ve köy sakinlerinin büyük sevgisini kazanan Aybüke, hayallerini yaşadığı sırada büyük bir trajedi yaşanır. 22 yaşındayken terör örgütünün alçakça saldırısı sonucu şehit düşen genç öğretmen, eğitim sevgisi ve direnişin simgesi olarak anılmaya başlanır. Aybüke Yalçın’ın yaşamı, umut dolu bir başlangıçtan alınan erken bir sona kadar uzanan trajik bir öyküyü aktarmaktadır.

  • Eski Köye Yeni Adet

    Yıl 1990… Köye gelen sağlık ekipleri en az üç çocuğu olan tüm kadınlara doğum kontrol amaçlı spiral takar. Köy halkının süreçten haberi yok. Sağlık ekiplerinin gitmesinin ardından erkekler bir araya toplanarak kadına yapılan işlemle ilgili tartışmaya başladı. Pek çok düşünce ortaya atılır ve sonunda spiralin bir mikrofon olduğu sonucuna varılır. Devletin gözünün üzerinde olduğunu zanneden köy halkı, mikrofonlarla dinlendiklerini zannediyor. Kendilerine iş yeri açmama dürtüsüyle hareketlenen halk, kadınlara kibar davranmaya ve onların yanında siyasi hiçbir şey konuşmamaya başlar. Durumdan faydalanmak ve devlet tarafından takdir edilmek isteyenler, kadınların mikrofonuna hazır durarak ‘Canım vatan için’ diye bağırıyor. Köyde yaşanan komik durumlar köyde tüm dengelerin alt üst olmasına neden olur.

  • Organik Aşk

    Beceriksiz ve yeteneksiz bir adam olan Bülent, zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Aile, Bülent’in babasının çok sıkı çalışması sayesindedir. Başarılı bir iş adamı olan Celal’in hayattaki tek başarısızlığı oğlu Bülent’tir. Aşırı derecede para harcayan oğlu Bülent, başarısızlığını örtbas eden Celal artık bu duruma bir son vermeye karar verir. Oğlunun kendi ayakları üzerinde durmasını isteyen Celal, düzeltmesi için oğluna bir ay süresini verir. Bülent, bir ay içinde sıfırdan bir hayata yolculuk yolculuklarını sürdürürse mirastan erkekler kalacak. Bu bir ay içinde binbir belaya girip çıkan Bülent’in hayatı düğünden kaçan gelin Esma ile karşılaştıktan sonra iyice birbirine girer. Organik Aşk filminde, Esma ile aşkı bulan Bülent bir yandan peşlerine düşen Esma’nın abisi Davut ile uğraşırken bir yandan işte kendi ayakları üzerinde kalmaya çalışır.