Rochester Kalesi’nde yaşanmış olan savaştan sağ kurtulan bir grup insanın, kendi topraklarını korumak için yeniden savaşma zorunluluğu üzerine kurgulanan “Ironclad” filminin devamında, biz sinema severleri, dikkat çekici ve muhteşem savaş sahneleri olan bir film bekliyor.
Bu filmden sağ kurtulanları ve onların ayrı hikayelerini anlatıyor; bir nevi insanların hayatta kalma mücadelesini ve savaşın getirdiği zorlukları, kahramanlıkları ön plana çıkarıyor. Tüm bu zorlu süreçlerin içerisinde, insanların topraklarını korumak adına ne denli mücadele ettiklerine de dikkat çekmektedir.
Michelle Fairley, Roxanne McKee ve David Caves gibi yetenekli oyuncuların başrollerinde yer aldığı bu film, ilk filmin yönetmeni olan Jonathan English tarafından yönetilmektedir. English’in yönetmenlik anlayışı ve hikayenin akışını layığıyla yansıtmasını sağlayan yetenekli oyuncu kadrosu, filmin kalitesini oldukça yükseltiyor.
Bu devam filmi, tıpkı ilk filminde olduğu gibi, dikkat çeken ayrıntıları ve gerçekçi savaş sahneleriyle yoğun bir sinema deneyimi vadediyor. “Ironclad” serisinin bu yeni filmi, sinema keyfinizi evde de yaşayabileceğiniz Türkçe dublaj ve Full HD seçenekleriyle karşınıza çıkmakta. Bu eşsiz deneyimi kaçırmamanızı öneririz.
Bulaşıcı bir virüsün insanları kana susamış mutantlara dönüştürmeye başladığı bir ortamda, Marco ve Sonia mutantlardan korunmanın bir yolunu ararken, Marco da virüsü kapar. Yavaş yavaş mutanta dönüşen Marco, bebek bekleyen Sonia’yı hayatının en zor kararını vermek zorunda bırakır. Sonia en korkunç düşmanıyla, yani sevdiği adamla savaşmak zorundadır.
Cehennem Melekleri 4 (özgün adıyla: The Expendables 4) Scott Waugh tarafından yönetilen ve Cohen’in orijinal bir hikâyesinden Spenser Cohen, Max Adams ve John Joseph Connolly tarafından ortaklaşa yazılan bir Amerikan aksiyon filmidir. Cehennem Melekleri serisinin dördüncü filmi ve Cehennem Melekleri 3‘ün (2014) devamı niteliğindedir.
Başrollerinde Jason Statham, Sylvester Stallone, Dolph Lundgren ve Randy Couture’un yer aldığı ve önceki filmlerdeki rollerini yeniden canlandıran bir oyuncu kadrosunun yer aldığı; Curtis “50 Cent” Jackson, Megan Fox, Andy Garcia, Tony Jaa, Eddie Hall, Sheila Shah, Jacob Scipio ve Levy Tran da kadroya katılacak. Yapımcı olarak Statham, Avi Lerner, Les Weldon, Yariv Lerner ve Kevin King hizmet veriyor.
Filmin 22 Eylül 2023’te Çin anakarasında ve bir hafta sonra da Lionsgate tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde gösterime girdi. Statham’ın performansı ve aksiyon sahnelerinden övgüyle bahsedildi fakat film, eleştirmenlerden olumsuz eleştiriler aldı. Filmin senaryosu, Stallone’nin yer aldığı sınırlı ekran süresi, yönetmenliği, bazı yeni karakterler ve VFX’i eleştirildi. 100 milyon dolarlık bir bütçeye karşılık dünya çapında sadece 51 milyon dolar hasılat elde etti ve gişede başarısız oldu. Yedi Altın Ahududu Ödülü’ne aday gösterildi ve En Kötü Yardımcı Erkek Oyuncu ve En Kötü Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü aldı.
Son Cadı Avcısı (İngilizce: The Last Witch Hunter), Breck Eisner’in yönetmenliğini yaptığı, Matt Sazama ve Burk Sharpless’in senaryosunu yazdığı 2015 ABD yapımı karanlık fantezi aksiyon-gerilim filmi. Filmin başrolünde New York’u tahrip eden bir vebayı durdurması gereken ölümsüz cadı avcısını oynayan Vin Diesel bulunuyor. Film 23 Ekim 2015 tarihinde çıkışını yapmıştır.
Konu
Kaulder, Orta Çağda Kraliçe Cadı tarafından ölümsüzlükle lanetlenmiş bir cadı avcısıdır. Kraliçe Cadı, insanlığı yok etmek için Büyük Veba Salgınını başlatmış ve Kaulder’ın ailesini öldürmüş, ancak Kaulder tarafından mağlup edilmiştir. Ölmek üzere olan Kraliçe Cadı, Kaulder’ı ölümsüzlükle lanetler. 800 yıl sonra, Kaulder, Balta ve Haç adlı insanlar ve cadılar arasındaki ateşkesi sürdürmeye çalışan organizasyon için hala cadı avcısı olarak çalışmaktadır, Kaulder’a, ölümsüz olduğu günden beri “Dolan” adlı bir rahip eşlik etmektedir. 36. Dolan görevinden emekli olacaktır ve Kaulder ile çalışacak yeni Dolan’ı seçmiştir. Ancak, aynı uyuduğu sırasında ölür.
Apartmanı inceledikleri sırada, Kaulder ve 37. Dolan büyü izleri bulur ve 36. Dolan’ın bir cadı tarafından öldürüldüğünü anlar. Katil cadının peşindeyken, Kaulder, en son Kraliçe Cadı’yı öldürmeden önce gördüğü kadim karanlık büyünün izlerini bulur. 36. Dolan’ın geride bıraktığı ipuçlarını kullanan Kaulder, “Ölümünü hatırlamak için” Chloe’nin işlettiği bara hafıza büyüsü satın almaya gider. Hafızasını yaşama süreci devam ederken, 36. Dolan’ı öldüren ve Belial olarak tanınan Baltasar Ketola bara saldırır. Kaulder’a saldırdıktan sonra mekanı yakıp yıkar, aynı gece Chloe’ye evinde saldırır fakat Kaulder onu kurtarır. Chloe’nin arkadaşı Miranda Belial tarafından öldürüldükten sonra, Chloe Kaulder’a Belial’ı öldürmek için yardım etmeyi kabul eder.
Başka bir hafıza büyüsü yapmak için gerekli malzemeleri elde etmek üzere, Danique adlı kadim ve güçlü bir cadıyı ziyaret ederler. Ancak, Danique Kaulder’a ilaç verir ve onu sonsuz rüyaya sokar ve sonsuza dek onu kilitlemeye çalışır. Chloe, Kaulder’ın zihnine girmeyi başarır ve Kaulder’ı büyünün etkisinden çıkmaya ikna eder, ikisi birlikte kaçarlar. Chloe rüyalara girme yeteneğini kullanarak, Kaulder’ın zihnine girer ve Kaulder’a ölüm hatırasına kadar eşlik eder. Burada, Kaulder Kraliçe Cadı’nın kalbinin atmayı hiç kesmediğini fark eder, Kaulder’ın ölümsüzlüğü Kraliçe Cadı’nın kalbine bağlıdır ve kalp var olduğu sürece de ölmeyecektir. 36. Dolan ise kalbin saklı olduğu yeri bildiği için saldırıya uğramıştır.
Kaulder, Chloe ve 37. Dolan’ın geride bırakıp Belial ve Kraliçe Cadı ile yüzleşmeye gider. Belail’ı öldürmesine rağmen, Cadı Kraliçe, başka bir cadı olan Max Schlesinger adlı kör tacirin fedakarlığıyla dünyaya geri döner, Kaulder’ın ölümsüzlüğünü çalar ve ona ölümsüzlüğü sadece gelecekte geri almak için verdiğini açıklar. Kaulder’ın dairesindeki 36. Dolan iyileşmektedir, aslında ölmemiştir ve Belial öldüğünde kendisine yapılan büyü bozulmuştur. Kaulder’ı yeniden savaşmaya teşvik eder.
Kaulder, Chloe ve 37. Dolan, Cadı Hapishanesinin bulunduğu kiliseye giderler ki Caduı Kraliçe buradaki mahkûmları kullanarak yeni bir veba laneti yaratmayı planlamaktadır. Rüyalara girme yeteneğini kullanaran Chloe, mahkûmlardan birinin zihnine girer ve orada onu öldürür, aynı zamanda gerçek dünyada da öldürür, böylece Kraliçe ile mahkûmlar arasındaki bağlantıyı keser. Kaulder, Cadı Kraliçe’ye karşı savaşır, öldürmeye çok yaklaşmıştır ki cadı olan anne babasını öldüren Kaulder’a karşı kin besleyen 37. Dolan hain olarak ortaya çıkar. Cadı Kraliçe Chloe’yi mahkûmlarla arasındaki bağlantıyı sağlamak üzere kullanır, veba tekrar oluşmaya başlar. Ayrıca dikkatini tekrar Kaulder’a vermeden önce büyü gücü olmadığından ötürü 37. Dolan’ı öldürür.
Ölen eşi ve çocuğunun görüntüleriyle irade kazanan Kaulder, kılıcını Cadı Kraliçe’ye fırlatır ve bedeni çürür. Kaulder Cadı Kraliçe’nin kalbini yok etmek üzereyken, Chloe onu durdurur, onu kendisinin ve dünyanın ona ihtiyacı olacağına ikna eder.
Cadı Kraliçe yenildikten sonra, 36. Dolan emekliliğini geciktirmeyi ve Kaulder’ın yanında kalmayı kabul eder. Chloe ile de birlikte üçü, daha önce adına çalıştığı organizasyondan bağımsız bir takım kurarlar. Film, Kaulder’ın dairesindeki silah bölmesindeki Cadı Kraliçe’nin kalp atışı ve soluk sesi ile son bulur.
Rusya’nın çarı öldü ve güç boşluğu oluştu. Bu dönem, geç 16. yüzyıl ve erken 17. yüzyıl olarak belirtilmekte ve bu döneme “Sorunların Zamanı” adı verilmiştir. Rus topraklarındaki bu önemli dönemde kimin liderlik edeceği konusunda belirsizlik hakimdi. Önceden güçlü ve istikrarlı bir liderliği olan çarın ölümü, birçok kişi ve grup arasında hükümet üzerinde kontrol sağlama mücadelesi yarattı.
Çarın ani ve beklenmeyen ölümü, ülkenin dört bir yanından çeşitli güçlerin ortaya çıkmasına ve birbirleriyle çekişme yaşamasına sebep oldu. Bu, hükümetin duvarlarında belirsizlik ve endişe dalgalarını yaydı, halkın güvenini sarsarak, sosyal ve ekonomik istikrarı alt üst etti. İşte bu dönem, büyük sıkıntılar ve belirsizlikler nedeniyle “Sorunların Zamanı” olarak adlandırılmıştır.
Söz konusu süre zarfında, Rusya’nın istikrarını sağlamak için mücadele veren farklı güçler arasındaki mücadeleler, bir dizi iç çatışma ve isyanın fitilini ateşledi. Görünürde güçlü bir liderin eksikliği, ülkenin genelindeki huzursuzluğu ve kargaşayı artırdı. Bu durum, Rusya’nın tarihindeki en belirsiz ve en karmaşık zamanlardan biri olarak kabul edilmektedir.
Bay ve Bayan Smith, Doug Liman tarafından yönetilen ve Simon Kinberg tarafından yazılan 2005 yapımı bir Amerikan aksiyon komedi filmidir. Filmde, üst orta sınıftan, sıkılmış evli bir çifti canlandıran Brad Pitt ve Angelina Jolie, rakip ajanslara ait suikastçılar olduklarını ve birbirlerini öldürmekle görevlendirildiklerini öğrenince şaşırırlar. Bu arada, çekimler Pitt ve Jolie’nin gerçek hayattaki kişisel ilişkisinin başlangıcını işaret eder ve bu daha sonra 2005’ten 2016’ya kadar süren romantik bir ilişki, evlilik ve çocuklarla sonuçlanır.
Bay ve Bayan Smith, 10 Haziran 2005’te Amerika Birleşik Devletleri’nde gösterime girdi ve Pitt ve Jolie’nin performanslarını ve uyumunu öven ancak senaryoyu eleştiren eleştirmenlerden karışık eleştiriler aldı. Film gişede başarılı oldu, dünya çapında 487,3 milyon dolar hasılat elde etti ve 2005’in en çok hasılat yapan yedinci filmi oldu. 2024’te, filmden esinlenerek aynı adı taşıyan bir televizyon dizisi Amazon Prime Video’da gösterime girdi. Dizide Donald Glover ve Maya Erskine, casus olarak eşleştirilmiş ve evli bir çift gibi davranan iki yabancıyı canlandırıyordu; yapımcı Arnon Milchan, orijinal filmden geri dönen tek oyuncu veya ekip üyesi.
Konu İnşaat yöneticisi John Smith ve teknik destek danışmanı olan eşi Jane, evlilik danışmanlığındalar ve beş veya altı yıldır evli olduklarını ancak evliliklerinin sallantıda olduğunu söylüyorlar. Kolombiya yetkilileri tarafından sorgulanmamak için birlikte olduklarını iddia ederek ilk kez Kolombiya’nın Bogota kentinde tanıştıklarını anlatıyorlar. İkisi aşık oldu ve evlendi.
Gerçekte, John ve Jane, ayrı sözleşmeli öldürme firmalarında çalışan yetenekli saha görevlileridir ve her ikisi de kendi alanlarında en iyiler arasındadır. Ayrıca gerçek mesleklerini birbirlerinden gizleme konusunda da ustadırlar. Smith’ler, New York City banliyölerinde büyük bir Colonial Revival evinde yaşamaktadır ve “geleneksel” olarak zengin komşularıyla gönülsüzce sosyalleşerek görünüşlerini korumaktadırlar. John ve Jane, gizli hikayelerinin altında, görünüşte sıradan olan evliliklerini -birkaç yıl sonra ikisi de sıkıcı ve boğucu hale geldiğini kabul eder- gizli kariyerleriyle dengelemektedir.
İkisi de bir hapishane transferinde DIA mahkumu Benjamin “The Tank” Danz’ı öldürmekle görevlendirildikten sonra, iş başında birbirlerine rastlarlar ve suikast başarısız olur. Danz hayatta kalır ve John ile Jane bunun yerine birbirlerini öldürmekle görevlendirilir. John, Jane’i öldürmek konusunda isteksizdir. Jane ekibiyle birlikte çalışır ve John’un cephaneliğini evlerinden çalar. Jane, John’u öldürmeye çalışır ancak John her seferinde kaçar. Birbirlerinin hayatlarına yönelik birkaç artan girişimden sonra, Smith’lerin çatışması, evlerini neredeyse yerle bir eden büyük bir çatışmayla sonuçlanır. Uzun ve eşit şartlarda bir kavga sırasında John ve Jane birbirlerine nişan alarak silah çekerler. John, Jane’i sevdiğini söyleyerek ateş etmeyi reddeder ve silahını bırakır. Jane, John’u da vuramayacağını anlar ve birlikte tutkulu bir gece geçirirler.
Oyuncu Kadrosu ve Rolleri
Brad Pitt John Smith olarak Angelina Jolie Jane Smith olarak Vince Vaughn Eddie olarak Adam Brody Benjamin “Tank” Danz olarak Kerry Washington Jasmine olarak Keith David Father olarak Chris Weitz Martin Coleman olarak Rachael Huntley Suzy Coleman olarak Michelle Monaghan Gwen olarak Stephanie March Julie olarak Jennifer Morrison Jade olarak Perrey Reeves Jessie olarak William Fichtner evlilik danışmanı Dr. Wexler olarak (adı geçmiyor) Angela Bassett Bay Smith’in patronu Atlanta’nın sesi olarak (adı geçmiyor)
Pandorum, Christian Alvart’ın yönettiği, Robert Kulzer, Jeremy Bolt ve Paul W. S. Anderson’ın (son ikisi Impact Pictures aracılığıyla) yapımcılığını üstlendiği ve Dennis Quaid ile Ben Foster’ın oynadığı 2009 yapımı bir bilimkurgu korku filmidir. Travis Milloy, senaryoyu Milloy ve Alvart’ın bir hikayesinden yazmıştır. Filmin adı, derin uzayda oluşan ve duygusal stresle tetiklenen, şiddetli paranoya, deliryum ve burun kanamalarına yol açan bir psikoz türü için kullanılan kurgusal bir argo terimdir. Pandorum, 25 Eylül 2009’da Amerika Birleşik Devletleri’nde ve 2 Ekim 2009’da İngiltere’de gösterime girdi. Film kötü karşılandı ve gişede başarısız oldu.
Konu İnsan nüfusunun aşırı artması Dünya’nın kaynaklarını tükettikten sonra insanlık, Elysium adlı bir yıldızlararası gemi inşa eder. 60.000 kişiyi, Dünya benzeri bir gezegen olan Tanis’i kolonileştirmek için 123 yıllık bir yolculuğa çıkarır. Yolcular hiper uykuya alınır ve dönen bir mürettebat iki yılda bir gemiyi korumak için uyanır. Görevin sekizinci yılında, gemi Dünya’dan bir ileti alır: “Bizden geriye kalan tek şey sizsiniz. İyi şanslar, Tanrı korusun ve Tanrı yolunu açık etsin.”
Belirsiz bir süre sonra, uçuş mürettebatından iki üye, Çavuş Bower ve Teğmen Payton uyanır. Uyku halinden uygunsuz bir şekilde uyanmaları, ikisini de kısmi amnezi ve muhtemelen duygusal sıkıntı altındayken psikoza neden olan uzayla ilgili bir rahatsızlık olan pandorumdan muzdarip bırakır. Gemi, dengesiz bir nükleer reaktörün neden olduğu güç dalgalanmaları yaşar ve köprüye giremezler. Payton geminin bilgisayarına erişmek için geride kalırken, Bower reaktörü aramak için havalandırma sistemini kullanır.
Bower, ürkerek hızla geçen bir figür görür. İnsan şeklini gördükten sonra figüre seslenir ve daha sonra bunun bağırsakları çıkarılmış bir vücut olduğunu öğrenir. Bir kadın (figür) kavisli bir bıçakla üzerine atlar ve onu yere düşürür ve sonra bıçağı boynunun kavisi boyunca ona zarar vermeden çeker. Botlarını almadan önce başka bir dilde şeyler söyler. Shepard adlı tamirci uyanır ve Bower’ı korkutur, Bower da onu serbest bırakır. Shepard, Bower’ı bir kurtarma ekibi sanır, ardından kokusunu bastırmak için vücuduna yağ döker. Shepard daha sonra ona “onlardan” kaçmasını söyler. Bower, Shepard’a neler olduğunu söylemesini emretmeye çalışır, ancak Shepard artık bir komuta zinciri olmadığını söyleyerek reddeder. Ses, çoğunlukla sese tepki veren bir grup yamyam insanı çağırır. İkisi de kaçar ve saklanır, ancak kısa süre sonra yaratıklar tarafından bulunurlar. Shepard grup tarafından öldürülürken, Bower daha önce bulduğu öldürücü olmayan bir silahla onlara saldırmaya çalışır, ancak bu etkisiz kalır. Kaçar ve yoluna devam eder ve İngilizce bilmeyen bir çevre bilimci olan Nadia ve bir çiftçi olan Manh ile karşılaşır; ikisi de düşmancadır. Onları bir araya gelmeye teşvik eder ve üçlü barikatlı bir odaya kaçar ve orada Leland adında bir aşçı bulurlar. Leland yıllardır uyanıktır, geminin bazı kısımlarından sızan sudan, yarattığı yosunlardan beslenerek yaşar ve yamyamlığa başvurur. Payton, geminin uzayda kaybolduğunu ve ekibini kendini savunmak için öldürdüğünü iddia eden Çavuş Gallo ile karşılaşır.
Leland, Bower’ın grubunu besler ve onlara olanları tasvir eden duvar resimleri gösterir: Dünya bilinmeyen bir felaketin ardından yok olduktan sonra Gallo delirir, mürettebatını öldürür ve diğer yolcularda pandorum yaratır. Gallo onları şiddet yanlısı ve kabileci bir kültüre kışkırttıktan sonra tekrar hiper uykuya daldı. Kolonistlerin Tanis’teki hayata uyum sağlamalarına yardımcı olması gereken bir enzimden kaynaklanan hızlandırılmış evrimin yardımıyla, torunlar yamyam mutantlara dönüşmüştür. Leland, onları yemeyi amaçlayarak gruba gaz verir, ancak Bower onu reaktörün stabilize edilmesi gerektiğine ikna eder.
Gemide reaktörü ararken Bower, hiper uykudaki bir aile bölgesinde karısını bulmayı umar ancak ona katılmayı reddettiğinde Dünya’daki herkesle birlikte öldüğünü hatırlar. Bu açıklama neredeyse pes etmesine ve deliliğe daha da yaklaşmasına neden olur. Yamyamlarla karşılaşmadan sağ kurtulduktan sonra Bower’ın grubu reaktörü bulur. Bir mutant kalabalığı reaktörün altında uyumaktadır ve Bower sıfırlamak için bir geçidi geçer. Geçit çöker ve Bower bir merdivene ulaşmak için mutant çukuruna tırmanır. Manh mutantların dikkatini dağıtırken, Bower reaktörü yeniden başlatır ve birçok mutantı öldürür. Leland kaçar ve Manh mutant lider tarafından köşeye sıkıştırılır. Manh lideri öldürür ancak öldürmekten çekindiği bir mutant çocuk tarafından öldürülür.
Oyuncu Kadrosu ve Rolleri
Dennis Quaid, Teğmen Payton / Yaşlı Onbaşı Gallo, geminin teğmeni ve kaptanı, daha sonra Onbaşı Gallo olduğu ortaya çıktı Cam Gigandet, delirip ekibini öldüren ve filmin büyük bölümünde kendisini Payton sanan Genç Onbaşı Gallo Ben Foster, geminin onbaşısı ve varsayılan baş makine mühendisi Onbaşı Bower Antje Traue, Bower ile birlikte çalışan geminin çevreci Nadia Cung Le, Bower ve Nadia ile birlikte çalışan tarım çiftçisi Manh Eddie Rouse, yamyamlığa başvuran zihinsel olarak dengesiz aşçı Leland André Hennicke, Hunter Leader Norman Reedus, Bower’ın karşılaştığı bir tamirci olan Shepard Wotan Wilke Möhring, Genç Bower’ın Babası Niels Bruno Schmidt, Deli Memur Eden
Nuh: Büyük Tufan (orijinal ismi ile Noah) 2014 Amerikan yapımı film. Yönetmenliğini Darren Aronofsky yaptığı, başrollerinde Anthony Hopkins, Russell Crowe, Jennifer Connelly oynadığı film. Darren Aronofsky ve Ari Handel tarafından yazılmıştır. Film, 10 Mart 2014’te Meksika’da, 28 Mart 2014 tarihinde ise ABD’de gösterime girmiştir.
Büyük Hesaplaşma (özgün adı: Heat) Michael Mann’ın yönetmenlik, senaristlik, ortak yapımcılığını yaptığı, 1995 Amerikan yapımı, aksiyon-dram ve suç filmi. Başrollerini Al Pacino, Robert De Niro ve Val Kilmer’ın oynadığı Heat filmi Türkiye’de 1996’da vizyona Büyük Hesaplaşma ismi ile girmiştir.
Filmin orijinal hikâyesi bir zamanlar Chicago’da polis memuru olarak görev yapan Chuck Adamson’un 1960’larda peşinde olduğu Neil McCauley adındaki bir suçluyu yakalama girişimlerinden alınmıştır. Film ayrıca Al Pacino ve Robert De Niro’yu, The Godfather II filminden sonra ilk kez bir araya getirmiştir. Filmde sadece suçluların hayatları değil, onları kovalayan polislerin hayatları dramatize edilmiştir.
60 milyon dolarlık bütçe ile çekilen film, Amerika’da 67 milyon dolar ve dünya genelinde 187 milyon dolar hasılat yapmış ve olumlu yorumlar almıştır. Los Angeles sokaklarında çekilen çatışma sahneleriyle dönemin en iyi suç filmi olarak nitelendirilmiştir.
Konu
Filmde Neil McCauley (Robert de Niro) ve ekibi Chris Shiherlis (Val Kilmer), Michael Cheritto (Tom Sizemore) profesyonel bir suç çetesidir. Planlandığı gibi gitmeyen bir soygundan sonra LAPD’nin meşhur komiseri Vincent Hanna (Al Pacino) ekibi ile bu çetenin peşine düşer ancak ellerinde hiçbir kanıt yoktur. Görgü tanıklarının soygun esnasında duyduğu bir kelimeden yola çıkan Hanna, bir tazı gibi iz sürerek çete üyelerinden Cheritto’ya ulaşır ve poliste kaydı olmayan Neil haricinde tüm çeteyi izlemeye alır.
İzlendiklerini fark eden çete, bir sonraki soygunu işin tam ortasında iptal ederek strateji geliştirmeye başlar. Büyük bir banka soygunu yapmak isteyen Neil, bu işi de iptal etmek ister ancak çete işin yapılması taraftarıdır. Hanna, Neil’i helikopter ile takip ettirerek otoyolda yakalar ve onu bir kahve içmeye davet eder. Bu sohbette, ikili birbirlerinin iş ve özel hayatlarını masaya yatırırlar ve birbirlerini vurmak zorunda kalırlarsa buna üzüleceklerini ancak zorunda olduklarını ifade ederler. Bu konuşmanın üzerine Hanna’nın ekibi Neil’i gözden kaybeder.
Banka soygunu çıkışında çete, ilk soygunu tehlikeye atan kişi Waingro (Kevin Gage) tarafından ihbar edilir ve Los Angales sokaklarında büyük bir çatışma başlar. Bu çatışmada Cheritto ve yedek sürücü Breedan (Dennis Haysbert) ölür. Neil, yaralı olarak kurtulan Chris’i alarak kaçar. Chris’in karısı Charlene’nin (Ashley Judd) onu bir iş adamı olan Alan Marciano (Hank Azaria) ile aldattığını öğrenen Hanna, bunu çeteyi ele geçirmek için kullanır. Ancak Charlene, Chris’i ele vermemek için onu kendisinden ve oğlundan uzaklaştırır.
Neil, kendilerine kimin ihanet ettiğini bulmak için soygunda yanlarında yer almayan çetenin sürücüsü Trejo’nun (Danny Trejo) evine gider. Trejo ve karısına çete ile ilgili bilgi vermesi için işkence edilmiştir. Trejo, ölmek üzereyken Neil’e ihaneti Waingro’nun yaptığını söyler. Neil, Trejo’nun acı çekmesini durdurmak için onu öldürür.
Neil, sevgilisi Eady’i (Amy Brenneman) alarak şehirden kaçmak ister. Havaalanına giderken Waingro’nun nerede olduğuna dair bir istihbarat alır, ama artık ilgilenmediğini söyler. Havaalanına varmak üzereyken karar değiştiren Neil, Waingro’yu saklandığı otelde bularak öldürür. Hanna Neil’in otelde olduğunu öğrenir ve onu takibe başlar. Havaalanında karşı karşıya gelen ikili silahlı çatışmaya girer ve Neil vurulur.
Road to Perdition, Sam Mendes tarafından yönetilen ve David Self tarafından yazılan, Max Allan Collins ve Richard Piers Rayner’ın aynı adlı DC Comics çizgi roman serisinin ilk cildine dayanan 2002 yapımı bir Amerikan suç draması filmidir. Başrollerinde Tom Hanks, Paul Newman (son canlı aksiyon tiyatro filmi rolünde), Jude Law, Jennifer Jason Leigh, Stanley Tucci ve Daniel Craig yer almaktadır. 1931’de Büyük Buhran sırasında geçen film, mafya tetikçisi ve oğlunun, ailelerinin geri kalanını öldüren mafya babasından intikam alma çabalarını konu almaktadır. Film, baba-oğul ilişkileri ve şiddetin sonuçları gibi temaları ele almaktadır.
Road to Perdition, 31 Ağustos 2002’de 59. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde gösterildi ve Altın Aslan’a aday gösterildi. Film, 12 Temmuz 2002’de Amerika Birleşik Devletleri’nde sinemalarda gösterime girdi ve 80 milyon dolarlık bütçesine karşılık 183,4 milyon dolar hasılat elde ederek gişede başarılı oldu. Eleştirmenler filmi iyi karşıladı ve Mendes’in yönetmenliğini, Conrad L. Hall’un görüntü yönetmenliğini ve oyuncuların performanslarını övdüler. 75. Akademi Ödülleri’nde film, Newman için En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Orijinal Müzik, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı ve En İyi Sanat Yönetmenliği dallarında aday gösterildi. Hall, ölümünden sonra En İyi Görüntü Yönetmenliği dalında Oscar ödülüne layık görüldü.
Konu Michael Sullivan, Sr. yetim kaldı ve daha sonra Illinois, Rock Island’da İrlandalı mafya babası John Rooney tarafından büyütüldü. Kendi çocuklarının bilmediği bir şekilde, Sullivan artık Rooney’nin en korkutucu tetikçisi. Rooney, Sullivan’ı kendi biyolojik oğlu, aceleci ve öngörülemez Connor’dan daha çok sevmeye başladı.
1931’de kardeşinin cenaze töreninde konuşan Rooney’nin ortağı Finn McGovern, Rooney’nin kardeşinin ölümünden sorumlu olduğunu ima eder. Rooney, Connor ve Sullivan’ı McGovern ile konuşmaya gönderir. Sullivan’ın büyük oğlu, on iki yaşındaki Michael Jr., etkileşimi duvardaki bir delikten izler. McGovern, kardeşinin mafyadan bir şey çaldığını reddeder ve Connor’ın sorumlu olduğunu ima eder. Connor, McGovern’ı vurur ve Sullivan’ı meşru müdafaa için diğer silahlı tanıkları vurmaya zorlar. Sullivan, Michael’ın çatışmayı gördüğünü öğrenir ve ona gizlilik yemini ettirir.
Rooney, Sullivan’ı Tony Calvino’dan bir borcu tahsil etmesi için gönderir. Kıskanç ve korkan Connor, Sullivan ile birlikte Calvino’ya bir mektup gönderir. Calvino mektubu okur ve tabancasına uzanır, ancak Sullivan hem Calvino’yu hem de korumasını öldürür. Mektupta “Sullivan’ı öldür ve tüm borçlar ödensin” yazıyor. Sullivan eve koşar. Sullivan geldiğinde, Connor’ın karısı Annie’yi ve küçük oğulları Peter’ı çoktan öldürdüğünü keşfeder. Michael, gözaltından geç geldiği için zarar görmemiştir.
Sullivan ve Michael, Rock Island’dan kaçar ve mafya babası Frank Nitti ile görüşmek üzere Chicago’ya giderler. Sullivan, Connor’ı öldürme izni karşılığında Chicago Outfit için çalışmayı teklif eder. Nitti, teklifini reddeder ve Sullivan’a intikam almaması konusunda tavsiyede bulunur. Connor’la yan odada oturan Rooney, Nitti’nin Sullivan’ı öldürmesi için serbest çalışan katil Harlen Maguire’ı görevlendirmesine gönülsüzce izin verir. Maguire, Sullivan’ları yol kenarındaki bir lokantaya kadar takip eder. Michael arabada kalırken Maguire ve Sullivan görünüşte rahat bir şekilde sohbet ederler. Tehlikeyi sezen Sullivan, lokantadan banyo penceresinden kaçar ve uzaklaşmadan önce Maguire’ın lastiklerini keser.
Sullivan, Outfit’in parasını tutan bankaları soymaya başlar. Sullivan, Outfit’i Connor’dan korumasını çekmesi için baskı altına almayı umar. Sullivan, Michael’a araba kullanmayı öğretir, böylece kaçış şoförü olarak hareket edebilir. Mafya bankalardan para çeker ve bu da Sullivan’ın planına müdahale eder. Sullivan, Rooney’nin muhasebecisi Alexander Rance’i ziyaret eder. Rance, Maguire bir av tüfeğiyle içeri girene kadar Sullivan’ı oyalar. Rance, Sullivan Maguire’ı yaralamadan ve Rooney’nin defterleriyle kaçmadan önce çapraz ateşte öldürülür. Kaçış sırasında Maguire, Sullivan’ı omzundan vurur. Michael, Sullivan yarasından yere yığıldıktan sonra onları bir çiftliğe götürür ve çiftlikteki yaşlı, çocuksuz bir karı koca onun iyileşmesine yardım eder.
Defterler, Connor’ın McGovern’ın da aralarında bulunduğu ölü adamların isimlerini kullanarak babasından zimmete para geçirdiğini ortaya çıkarır. Rooney’nin gerçeği öğrenirse kendisine suikast düzenleyeceğini düşünen Sullivan, Rock Adası’na geri döner. Sullivan, Rooney ile Ayin’de yüzleşir ve Rooney’nin Connor’ın onu soyduğunu zaten bildiğini keşfeder. Rooney, Connor’ın ya Sullivan ya da Rooney öldükten sonra Nitti’nin adamları tarafından öldürüleceğini beklediğini belirtir. Yine de Rooney oğlunu teslim etmeyi reddeder. Rooney, Sullivan’ı Michael ile kaçmaya ve onu her ikisinden de daha iyi bir adam olarak yetiştirmeye teşvik eder. Sullivan daha sonra Rooney’nin korumalarını pusuya düşürüp öldürür ve ardından isteksizce ve kederli bir şekilde Rooney’i kendisi öldürür. Nitti, Sullivan’ın kan davasının Connor’ın ölümüyle sona ereceğine söz vermesinin ardından Connor’ın yerini açıklar. Sullivan, Connor’ın saklandığı otele gider ve onu öldürür.
Tom Hanks Michael Sullivan rolünde
Tyler Hoechlin Michael Sullivan Jr.rolünde
Paul Newman John Rooney (based on John Patrick Looney) rolünde