Küçükken hep iç çamaşırlarıyla oturan çocuktum. Bale soyunma odasında herkesin önünde soyunmaktan çekinmeyen kız bendim. Bedenimle alenen rahattım. Bu yüzden birçok insan bulimia olduğumu öğrendiğinde kafası karışmıştı.
İnsanlar “Ama çok güzel bir vücudun var” gibi şeyler söylerdi. Ve doğru, ben de öyleydim. Bedenimi seviyorum. Elbette bazı güvensiz anlarım oldu. Hangi genç kız sevmez ki? Bu yorumları düşündükten sonra ben de kafam karıştı. Yaygın inanışa göre, yeme bozuklukları zayıflamak isteyenler içindir. Salata yiyen ve bayılacak gibi hissedene kadar koşanlar içindir. Ama aslında yeme bozukluğuyla mücadele eden herkesin farklı bir hikayesi vardır.
Terapistim bana söyleyene kadar yeme bozukluğum olduğunu düşünmemiştim (ya da belki de inanmamıştım). 14 yaşında korkmuş bir genç olarak onun ofisinde oturduğumu hatırlıyorum. Bana baktı ve içinde “bulimik” kelimesi geçen bir şey söyledi. Şimdi, 18 yaşında, tam cümleyi hatırlayamıyorum ama tepkimi hatırlıyorum.
“Ne dedin?” diye gergin bir şekilde sordum.
“Bulimik. Kendine bulimik olduğunu söyler misin Ashley?”
“Bilmiyorum,” diye cevapladım.
“Öyle derdim,” dedi kendinden emin bir şekilde.
Bu yeni bulduğum etiketle boğuştuğumu hatırlıyorum. Anlamamıştım. “Normal” besleniyordum. Davranışlarımdaki tek anormal şey, strese girdiğimde kusmamdı. Bu durumun beni “bulimik” etiketine layık kıldığını kesinlikle düşünmüyordum. Ne yazık ki, metal sağlığı uzmanıma göre öyleydi.
Şimdi görevim bu etiketle yüzleşmekti. Benim adım Ashley ve bulimia hastasıyım.
Bunu yapabilmek için yeme bozuklukları hakkındaki inançlarımı yeniden tanımlamam gerekiyordu. Her şey beden imajı veya beslenmeyle ilgili değildi. Bunun benim için ne anlama geldiğini anlamam gerekiyordu. Ve benim için yeme bozukluğum kontrol ve rahatlama anlamına geliyordu. Elbette, herkesin belirleyici anı farklıdır. Benim dönüm noktam, başkalarının bozukluğum hakkındaki tanımlarını dinlemeyi bırakıp bunun benim için ne anlama geldiğini anlamaya başladığımda geldi.