Bir Kaygı Atağının Dehşeti

Pençeli bir dokunaçla ayak bileğinizi sararak, pençelerini kolunuza yerleştirerek veya dikenlerini sırtınıza batırarak ve kazarak size yapışır.

Bölgesini sahiplenip işaretledikten sonra sessizce orada oturur, zamanını bekler ve saldırmak için mükemmel anı bekler.

Bu arada size fısıldar.

Yalanlar, kabuslar, derinlere işlemiş sırlar, güvensizlikler, geçmişinizin dehşetleri… Her gece ve gündüz sizi besler.

Ve bekler.

Korkunun, belirsizliğin, stresin, kendinden şüphe duymanın veya kendinden nefret etmenin tatlı kokusunu bekler.

Ve sonra saldırır!

Pençelerini sırtınıza daha da derine batırır, dişlerini boynunuza derinlemesine geçirir ve beslenmeye başlar. Sizi kemirir, beyninizden geçen her şeyi daha büyük, daha kötü ve bin kat daha acı verici hale getirir.

Korkunuz, öfkeniz, şüpheniz, belirsizliğiniz ve stresinizle mücadele ederken, zehri içinizde yolunu bulmaya devam eder. Farkına bile varmadan, terör tarafından kör edilirsiniz. Fısıltılar çığlıklara dönüşür.

Kalbiniz hızla çarpar, nefes almak için çırpınırsınız, ağlamaya başlarsınız, çıkış yolu yokmuş gibi hissedersiniz, bu kadar, öleceğim…

Ne kadar çok korkarsanız, o da o kadar çok beslenir, lezzetli korku ve paniği yutar, terörünüzle mideye indirir. Siz kıvranırken ve kıvranırken, kafanızdaki şeytanlara yenik düşerken, çevrenizden habersizken sizi pençesinde tutar. Panik ve korkunuz büyüdükçe o da büyür, şişer, patlamakla tehdit eder…

Sonra, bir ses gürültüyü, korkuyu, paniği, çığlıkları keser ve size nefes almanız gerektiğini hatırlatır.

Bir çift kol sizi sarar, sizi sıkıca ve güvende tutar.

Sesi dinlerken, kollara yaslanırken, nefesiniz normale dönerken ve korkunuz azalırken, dişlerin ayrıldığını hissedersiniz. Kendisini boynunuzun arkasından çekip tutuşunu biraz gevşettiğini hissedersiniz.

Sizi sonsuza dek yalnız bırakmayacağını bilirsiniz.

Ama gitmişken, dişler çıkmışken ve fısıltılar en aza inmişken, şimdilik, o kollarda rahatlayabilir, normal nefes alabilir, gözlerinizi açabilir ve gülümseyebilirsiniz.